Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İlerleyen Teknoloji ve Küçülen Dünyanın Karşılaşması

Dünya bizim köy! Klavye sultanlığı bile sona doğru giderken artık dokunmatik krallığıyla her anımız şip şak fotoğraf karelerinin ucuyla ekleniyor dünyaya. Dünya artık parmaklarımızın ucunda dönüyor sanki. Devletler bu durumu daha hızlı anlamalı ve bence insanlara uyum sağlamalı. Yoksa resim paylaşan ve durmadan bir diğeriyle çatışan bir insanlığa doğru evriliyoruz. Teknolojinin ve bu hızın geriye dönmesi imkansız olduğuna göre artık akılcı ve somut çözümler üretmesi gerekenler bir an önce işlerini yapmalı.   On belki yirmi yıl öncesinden çok daha farklı bir dünyadayız. Biraz eskiyi hatırladığımız da görürüz ki haberdar olduğumuz şeylerin sayısı ne kadar azdı. Belki yaşadığımız mahalle veya sokak, şehir, ülke bunlardan ufak tefek haberimiz olabiliyordu ancak. Şimdi hem dünyanın zenginlikleri hem sefillikleri aynı manzaranın içinde insanların önüne çıkabiliyor. Eskiden annelerimiz bize komşunun oğlunu kızını örnek gösterirlerdi ya artık komşu kim? Bizde en fazla onları ya da arkad

"Ben"'in Sultanlığı

 Tarih hep saltanatları ve sultanları yazar. İktidarların kendi varlıklarını sonsuza kadar sürdürebilecekleri bir çöplük sanki. Bir Tarihçi olarak söyleyebilirim ki ne kadar sağlam tutunmaya çalışırlarsa çalışsın gelmiş geçmiş iktidarlar hiç bir zaman bir aşığın bıraktığı türkülerden, şarkılardan veya küçük mavi boncuklardan daha fazla kalıcı olamayacaklardır. Bu galiba bireyin iktidarlar karşısında biricik zenginliği ve gücü olmalı. İçinin ağusunu, acısını, sözlere, sazlara dökerek yüzyıllar sonrasında bile dile gelebilecek bir karşılığı olmayan servet bırakmak.   Edebiyat Fakültesinde iken yaptığımız tartışmalardan biri de şavaş ve sultan tarihleri dışında çalışmak istediğimizde hangi kaynakları kullanabileceğimiz üzerine olurdu. Oysa ki yazılı kaynakların da ne kadar güvenilir olduğunu ve bir arşiv belgesinin nasıl kullanılabileceği konusu her zaman için tartışmaya açık dururken sıradan insanların tarihi belgeleri neyin kanıtı olacaktı. Bir örnek vermek gerekirse, diyelim ki 2615 y

Afrika'da Umutlar ve Büyücüler

  İçimizin çölleri ve benzeri tantanalı cümlelerimi bir kenara bırakıp, "Umuda Yolculuğun" Akdeniz'de boğulması üzerine bir kaç kelam etmek istiyorum. Son bir hafta da yaklaşık bin kişi Akdeniz'in sularına gömüldü. Nedenleri üzerine ortalama bir entelektüel biraz tarih bilgisiyle birlikte bu konuda uzun uzun yazabilir. Sebepleri veya çözüm önerileri olanların hepsi önümüzdeki yüz yıl daha konuşmaya devam edecekler mutlaka. Akdeniz, Atlantik veya dünyanın tüm denizlerinde balık istifi batık olan Afrikalılar hiç konuşamayacaklar ve acılar üzerinden edebiyat üretmeye devam eden biz kalemşör ve şimdinin klavyeşörleri hiç susmayacaklar.   Bu gün Tanzanya'daki Albinolar hakkında bir haber izledim. Babası, Albino hastası olan oğlunu kampa bırakıp gidiyor. Çocuğun çığlıkları, kendini yere atıp ağlaması her terk edilen çocuğun verebileceği tepkiler gibiydi. Tanzanya'da Albinolu insanlar büyücülerin ellerinden kurtulmaya çalışıyorlarmış. Çünkü büyücüler onları öldürere

Eğitim Kaygıları

  Uzun zamandır kafamı meşgul eden sorunlardan biri de çocuklarımın eğitimi üzerine oluyor. 10 ve 12 yaşlarında iki kızım var ve ikisi de ortaokul da okuyorlar. Pek çok yaşıtları gibi ders çalışmaktan pek hoşlanmıyorlar. Aynı zamanda ergenlik döneminin başlangıç süreçlerini yaşıyorlar. Ben onlarla çatışmak yerine onları anlamaya çalışan annelerden olmaya çalışıyorum. Bu konuda pek fena sayılmam aslında. İyi anlaşıyoruz, onların sevdiği şarkıcıları, müzikleri, kitapları yakından takip etmeye çalışıyorum. Tek istediğim benden uzaklaşmamaları. Okul başarıları konusunda eskisi gibi onlara baskı uygulamayı bıraktığımdan beri daha da rahatladım. Okul da da çok fazla görünüp onların hem öğretmenleriyle hem de arkadaşlarıyla ilişkilerine de burnumu sokmayı bıraktım. Sonuçta onların dünyasında bekçilik yapmak bana da onlara da zarar veriyordu sadece. Yine de çok mu boşluyorum acaba diye endişelenmekten de kurtulduğumu söyleyemem.    Eğitim sistemimizin, neredeyse insanları bir ömür boyu sürekl

Soma

 Bugün günlerden Soma'da 301 maden işçisinin ölümün ardından gerçekleşen ilk mahkeme günüydü. Adaletin yerine geleceğine dair şüphemiz olsa da olmasa da değişmeyecek tek bir şey var 301 can, baba, abi, kardeş, oğul geri gelmeyecek. Geride kalanların acıları da nesiller boyunca aktarılacak bir sızı olarak kalacak. Bundan sonrası için ne olacak bilemiyorum ama bundan öncesine bakmak bir çözüm önerisi olabilir diye düşünüyorum.   Ege Bölgesi medeniyetlerin başladığı çağlardan itibaren insanların yaşadığı bölgelerden biridir. Biz bunu Ege Yunan devletleri dönemi, Makedonyalı İskender Dönemi, Roma Dönemi, Bizans Dönemi, Türk Beylikleri Dönemi son olarak da Osmanlı Dönemi diye binlerce yıllık tarihi tanıklıkla görebiliriz. Tarih bize  kaleler, su kanalları, inanılmaz amfi tiyatrolar veya arkeolojik her türlü veriyle birlikte sunar bu zenginliği. Biz bu bölgede doğan ve büyüyen çocuklar olarak bu binlerce yıllık tarihin gölgesinde yaşarız.     Doğu medeniyetleriyle batı medeniyetleri ar

Merhaba

Güncel konular hakkındaki düşüncelerimi not aldığım bir blog oluşturmak istedim. Hem zorunlu olarak etkisi altında olduğumuz kaçamadığımız gündemlerin beni nasıl etkilediğini ve bunlar hakkındaki düşüncelerimi paylaşacağım bir blog. İçinde yaşadığımız zamanın ve sistemlerin üzerimize durmadan yaydığı etki alanlarının üzerimde oluşturduğu kaygıları sizlerle paylaşmak istiyorum. Kesinlikle yalnız olduğumu düşünmüyorum. Hepimizin durmadan öncelikle kaygılarının beslendiğini ve bu kaygıların çığ gibi büyüdüğünü görmemek mümkün değil zaten.  Lafı dolandırmadan, edebiyatı ve anlam arayışlarımı diğer sayfalarımda devam edip burada kendimle konuştuğum meseleler üzerine kafa yoruşumu yazmak istiyorum. Şimdilik böyle bir merhaba olsun.   Alengirli işlerin çözüm işlerinden nasıl yırtarız bilmiyorum ama kaçmakla derinlere gömülmekle olmadığını çok iyi biliyorum.      Merhaba, başlıyoruz...