Ana içeriğe atla

Eğitim Kaygıları

  Uzun zamandır kafamı meşgul eden sorunlardan biri de çocuklarımın eğitimi üzerine oluyor. 10 ve 12 yaşlarında iki kızım var ve ikisi de ortaokul da okuyorlar. Pek çok yaşıtları gibi ders çalışmaktan pek hoşlanmıyorlar. Aynı zamanda ergenlik döneminin başlangıç süreçlerini yaşıyorlar. Ben onlarla çatışmak yerine onları anlamaya çalışan annelerden olmaya çalışıyorum. Bu konuda pek fena sayılmam aslında. İyi anlaşıyoruz, onların sevdiği şarkıcıları, müzikleri, kitapları yakından takip etmeye çalışıyorum. Tek istediğim benden uzaklaşmamaları. Okul başarıları konusunda eskisi gibi onlara baskı uygulamayı bıraktığımdan beri daha da rahatladım. Okul da da çok fazla görünüp onların hem öğretmenleriyle hem de arkadaşlarıyla ilişkilerine de burnumu sokmayı bıraktım. Sonuçta onların dünyasında bekçilik yapmak bana da onlara da zarar veriyordu sadece. Yine de çok mu boşluyorum acaba diye endişelenmekten de kurtulduğumu söyleyemem.
   Eğitim sistemimizin, neredeyse insanları bir ömür boyu sürekli başarı sınavlarına mahkum ettiği gerçeği hiç bir zaman aklımdan çıkmıyor. Bu sebeple çocuklarımın 10 yaşından belki 25-30 'lu yaşlarına kadar en yüksek başarıyı gösterebilecek disiplinde olmalarını beklemek bana cinayet gibi geliyor. Lise giriş sınavları, üniversite sınavları ve diğerlerinde sınava girenler arasında en az %10'luk başarı göstermeleri yönünde bir çalışma sistemi onların elinden çocukluklarını almak anlamına gelecek. Ne yazık ki yaşadığımız ülkede başarı kriteri böylesi bir yükseklikte olduğundan ipin ucunu şimdiden bıraktık diyebilirim.
  Büyük kızım uzun zamandır gitar kursuna gidiyor. Müziği çok seviyor ve hocaları bu konuda yetenekli olduğunu söylüyor. Güzel Sanatlar Lisesi sınavlarına girecek seneye. İster kazansın ister kazanamasın müzik her zaman onun hayatına renk katacak, en azından bunu düşünmek bizi rahatlatıyor. Son dönemlerde Stephen King kitapları okumaktan çok hoşlanıyor. Hangi kitapları okuyacağı konusunda da ona müdahale etmiyorum. Mutlu olmaları yeter.
   Okuldan biraz soğuduklarını da gözlemliyorum son zamanlarda. Özellikle öğretmenlerin kızgın ve tahammülsüz davranışları çocukların okuldan uzaklaşmalarına sebep oluyor. Çünkü okulda sürekli gelecek kaygısı pompalanıyor çocuklara ve aşağılandıklarını düşünüyorum. Okul ve öğretmenlerle yıllardır görüşmeme rağmen bu konuda hiç bir yol alamadım. Artık umursamamayı bir çözüm olarak buldum. Kısacası eğitimle ve eğitim sistemiyle değil çocuklarımla ilgilenmeyi daha önemli görüyorum. Küçük kızım ise biraz daha şanslı sanki. O daha çok kafasına göre takılıyor. Bırakalım çocuklarımız çocukluklarını yaşasınlar, önlerinde uzun bir ömür var, onlar için sağlık, mutluluk ve barışçıl bir dünya diliyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Güçlü Kadınlar Klubü

Ölmek zorunda değilsiniz kadınlar! İzlediğiniz her kadına yönelik şiddet haberinin öznesinin yarın siz olmayacağınıza dair bir garantiniz var mı? Ne yazık ki yok! Siz kendiniz olarak var olmaya çalışmadıkça, ipleriniz hemde hayata bağlandığınız ipleriniz başkalarının elinde olmaya devam edecek. Siz varoluşunuzu sadece sevdiklerinize ve toplumun size giydirdiği tüm mecburiyetlere bağlamaya devam ettikçe, yaşamınız kendi elinizde olamayacak. Modern dünyada olduğunuz yanılgısına düşmenizi istemem, hala Nazım'ın dediği yerdeyiz: "...soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen..." diyen, dizesindeyiz. Bu yüzden bizleri kolayca öldürmeyi seçebiliyor tüm sevdiklerimiz. Biz ya onların malı ya da ancak yok ederek temizleyebilecekleri ellerinin kiri. Acı, biliyorum ama gerçek. İsimler değişse de kadın cinayetlerinin önlenemeyişi ve durmadan yükselişi sebebiyle daha çıplak ve çarpıcı bir şekilde kavga etmeliyiz bu öldüren zihniyetle. Yüzlerine vurmalıyız sahte kutsallıklarını. Sadece...

Soma

 Bugün günlerden Soma'da 301 maden işçisinin ölümün ardından gerçekleşen ilk mahkeme günüydü. Adaletin yerine geleceğine dair şüphemiz olsa da olmasa da değişmeyecek tek bir şey var 301 can, baba, abi, kardeş, oğul geri gelmeyecek. Geride kalanların acıları da nesiller boyunca aktarılacak bir sızı olarak kalacak. Bundan sonrası için ne olacak bilemiyorum ama bundan öncesine bakmak bir çözüm önerisi olabilir diye düşünüyorum.   Ege Bölgesi medeniyetlerin başladığı çağlardan itibaren insanların yaşadığı bölgelerden biridir. Biz bunu Ege Yunan devletleri dönemi, Makedonyalı İskender Dönemi, Roma Dönemi, Bizans Dönemi, Türk Beylikleri Dönemi son olarak da Osmanlı Dönemi diye binlerce yıllık tarihi tanıklıkla görebiliriz. Tarih bize  kaleler, su kanalları, inanılmaz amfi tiyatrolar veya arkeolojik her türlü veriyle birlikte sunar bu zenginliği. Biz bu bölgede doğan ve büyüyen çocuklar olarak bu binlerce yıllık tarihin gölgesinde yaşarız.     Doğu medeniyetleriyle b...

Aladağ'lar Ana dolu

Soğuk bir kış gecesinde Aladağ’larda yanan kızlar benim kızlarımla aynı yaştaydılar. Evlerinden, analarından, babalarından uzakta yalnız yangınlar içinde biz yanmayalım da bir ülke olarak kimler yansın. Okumaya gönderilen kızlardı onlar, gelecekleri analarına, ninelerine benzemesin diye okullara giden yavrulardı. Amansız bir yarışa durmuş, gündüz okulda matematik, fen, sosyal bilgiler, İngilizce vb. derslerini görmüş, ödevlerini yapmış eve gidememiş, yurtta kalan 11-14 yaş aralığındaki canlarımızdı onlar. Birer körpe umuttular yeşeremeden yandılar, biz yanmayalım da kimler yana? Ah yokluk, yoksulluk ve yalnızlık ne büyük bir yangınsın sen ki bin yıllardır sönmedin. Küllerinden tutuşup tutuşup kavurmaktasın hala bizi. Uykularında olmaydılar halbuki şimdi, derin karanlığında değil ölümün. Belki yarın için ödevlerini bitirmişlerdi, öğretmenlerinden övgüler alacaklardı, çatlak elleriyle anneleri üstlerini örtemese de, sarılacaklardı yorganlarına Aladağ’ın yalnız kızları ve gelecekl...