Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Barış-2

  Asya steplerinin atlı savaşçılarının kendi devletlerini kurma girişimlerinin en yıkıcı olduğu dönemlerde yani kabilelerin birbirine üstünlük kurup yönetici güç olma yarışlarında Cengiz Hanın başarısı günümüzdeki sosyal dokuyu oluşturan toplumların şekillenmesinde oldukça önemli bir rol oynamıştır. Bu orta çağın en güçlü ve yayılmacı imparatorluğu durmak bilmeden her bir yanı yakıp yıktı neredeyse. Aslında bu yıkım aynı zamanda güçlü bir var olma savaşının da zaferiydi. Onu ve yasaklarını kabul etmeyen her şey yok olmalıydı. Bozkırların göçebe kabileleri arasında yalnız kalmış bir adamın dünyaya yön veren hikayesiydi onun yaşamı.Hayatta en çok annesinden ve köpeklerden korkan bir adamın hikayesi. Önce Timuçin yani demirci olan adam daha sonra Cengiz yani deniz olup tüm dünyaya yayılacaktı. Bu büyük yıkım gücünün arkasında bozkırların göçebe sadık savaşçıları vardı. Onlar için yakmak, yıkmak ve yağmalamak en büyük gelir kaynaklarının başında geliyordu. Bu iş için yaratıldıklarına in

Tutunmak Hayata

Güç geçiyordu bu yazımız. Dört bir yanımızdan ağıtlar yükseliyor. Her bir yanımızdan tutuşmuş yanıyoruz sanki. Ne yana dönsek göz yaşı selleri, boğuluyoruz. Bir yanda düğünler, sünnetler, kına geceleri bir yanda bir bebek banyonun zemininde bombalardan korunmaya çalışıyor. Şimdi dua ediyorum kendim ve ailem için iyiki atanamamışım diye seviniyorum. Çünkü geçen yıl atanacak olsaydım ya da bu yıl büyük ihtimalle savaşın ortasında yaşamak zorunda kalacaktım. Çünkü Tarih Öğretmenliği ilk atamalarının pek çoğu ya Suriye sınırına ya da Doğu Anadolu'ya yapılıyor. O bebeğin annesi babası yerinde bizde olabilirdik. Ben çocuklarımı bu durumda nasıl koruyacaktım acaba, eminim kafayı yerdim. İşte bu yüzden şanslı olduğumu düşünmek, ölümün kucağında yaşamadığım için sevinmek, atanamamış ve atanamayacak olmama sevinmek, ne büyük çelişki değil mi? Halbuki o sınırlarda yaşayan çocuklar da bizim çocuklarımız ve ne yazık ki onlar bombaların altında doğdular, yaşamaya mecbur kaldılar. Öğretmenleri ko

Barış

Kadeş Savaşına giden bir askerin ailesiyle geçirdiği son geceyi düşünmek ister misiniz? Çocuklarıyla son yemeğini, karısıyla son gecesini ve vedasını tahmin etmeye çalışalım hadi. O gece eminim sabahın olmasını istememiştir, uyuyamıştır bütün gece, karısına emanet etmiştir belki geride bıraktığı her şeyi. Akıllarının bir kenarında zehir gibi geri dönemeyeceği düşüncesi. Birbirlerinin gözlerinin içine bakabilmişler midir acaba? Döneceğim mutlaka diye avuturken sevdiği kadını başka kadınların sevdiklerini öldürerek ancak bunu yapabileceğini bilmek nasıl bir duygudur acaba? Yıl MÖ. 1200'lerin sonu Hatti orduları ve Mısır orduları savaş arabalarıyla ve tüm öldürücü silahlarıyla, suları zehirleyip düşmanın bulunduğu yerlerdeki yiyecek içeçeceği bile yok eden stratejik hamleleriyle birlikte, günümüzde kuzey Suriye'nin hakimiyeti için bilinen ilk meydan savaşına tutuştular. Hatti kralı Muvatalli ordusundaki bir isyan sonucunda öldürüldü. Tam bu nokta da bir remil daha açalım zihnimi

Göç Mevsimi

Bombaların altında yaşamak çok zor diyor, İzmir'deki Suriyeliler Derneği Başkanı, bir televizyon kanalına verdiği röportajda. Apartmanlar nöbetleşe uyuyor ve bomba gelme ihtimaline  karşı birbirlerini uyandırıp saklanmaya çalışıyorlar. Savaşın tüm yok ediciliğine karşı yaşama tutunma savaşı veriyor Suriyeliler. Şimdi İzmir'de daha bir görünür oldular. Korkunç umut ticaretinin yalnız ve savunmasız çocukları kaldırımlarda nasıl yaşamlarını sürdürmeye devam edecekler? Tüm umutları Yunan adalarına ve ardından Avrupa ülkelerine gidebilmek. İnsanca bir yaşam için. Bize diyorlar Almanya'ya gidebilirsek ev verecekler, temiz kıyafet verecekler. Belki savaştan önce kendi ülkelerinde olan hayat şartlarına hiç bir zaman ulaşamayacaklar ama umutları bugün için İzmir Basmane meydanından can yeleği satın alıp boğulmadan Ege denizini geçmek üzerine kurulmuş. Ne zaman bomba atılacağını takip ederek yaşamaktansa elimizdeki tüm mal varlığımızı satıp umutlarına tutunup, İzmir'in kavurucu