Ana içeriğe atla

Barış

Kadeş Savaşına giden bir askerin ailesiyle geçirdiği son geceyi düşünmek ister misiniz? Çocuklarıyla son yemeğini, karısıyla son gecesini ve vedasını tahmin etmeye çalışalım hadi. O gece eminim sabahın olmasını istememiştir, uyuyamıştır bütün gece, karısına emanet etmiştir belki geride bıraktığı her şeyi. Akıllarının bir kenarında zehir gibi geri dönemeyeceği düşüncesi. Birbirlerinin gözlerinin içine bakabilmişler midir acaba? Döneceğim mutlaka diye avuturken sevdiği kadını başka kadınların sevdiklerini öldürerek ancak bunu yapabileceğini bilmek nasıl bir duygudur acaba? Yıl MÖ. 1200'lerin sonu Hatti orduları ve Mısır orduları savaş arabalarıyla ve tüm öldürücü silahlarıyla, suları zehirleyip düşmanın bulunduğu yerlerdeki yiyecek içeçeceği bile yok eden stratejik hamleleriyle birlikte, günümüzde kuzey Suriye'nin hakimiyeti için bilinen ilk meydan savaşına tutuştular. Hatti kralı Muvatalli ordusundaki bir isyan sonucunda öldürüldü. Tam bu nokta da bir remil daha açalım zihnimizin kara çöplüğünden. Kimdi acaba isyanı çıkaran ve sebebi neydi bu isyanın diye kuyuya bir bağıralım, ne yanıt gelir dersiniz acaba? Belki de çılgınca öldürmenin ve yok etmenin vahşetine dayanamayan bir baba veya aşık. Kim bilir kan kokusunun içinde sevdiklerine bakacak yüzü kalmadığını düşünen zavallı yaralı bir piyade ya da geri döndüğünde karısını da boğazlamak isteyeceğini düşünen bir süvari atını mahmuzlayıp  hızla kral Muvatallinin üzerine doğru sürüp geçirivermiştir göğsüne mızrağını. Kendisi gibi Mısır askerlerini hunharca yoketmek yerine dönüp kralını öldürmeyi tercih etmiştir , sevdiklerinin yüzüne bakacak gücü bulabilmek için, kim bilir?

Savaşın vahşice yok etme dehşetini yüzyıllarca yaşamaya devam ederken insanoğlu bugün MS.2010'larda hala hırsla birbirini boğazlayıp kazanacağı herhangi bir şey olacağını düşünebiliyorsa işte buna söylenecek tek bir söz kalmıyor. Onlara NewYork'taki Birleşmiş Milletler binasında asılı duran gümüş levhalara yazılı Kadeş Antlaşmasına bir dönüp bakın ve niye hala yüzyıllardır birbirinizi boğazlamaya devam ettiğinizi bir düşünün demekten başka bir çare gelmiyor aklıma. Bakın eğer düşünecek olurlarsa bu bin yıl sonranın teknolojisine bu günden ulaşmak gibi bir şey olacak. Çünkü Kadeş savaşının'da sonrasındaki bütün savaşlarında hiç bir kazananı olmadı. İşte bu yüzden her daim barış. Sevgiyle, barış dolu günler umuduyla selamlarım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aladağ'lar Ana dolu

Soğuk bir kış gecesinde Aladağ’larda yanan kızlar benim kızlarımla aynı yaştaydılar. Evlerinden, analarından, babalarından uzakta yalnız yangınlar içinde biz yanmayalım da bir ülke olarak kimler yansın. Okumaya gönderilen kızlardı onlar, gelecekleri analarına, ninelerine benzemesin diye okullara giden yavrulardı. Amansız bir yarışa durmuş, gündüz okulda matematik, fen, sosyal bilgiler, İngilizce vb. derslerini görmüş, ödevlerini yapmış eve gidememiş, yurtta kalan 11-14 yaş aralığındaki canlarımızdı onlar. Birer körpe umuttular yeşeremeden yandılar, biz yanmayalım da kimler yana? Ah yokluk, yoksulluk ve yalnızlık ne büyük bir yangınsın sen ki bin yıllardır sönmedin. Küllerinden tutuşup tutuşup kavurmaktasın hala bizi. Uykularında olmaydılar halbuki şimdi, derin karanlığında değil ölümün. Belki yarın için ödevlerini bitirmişlerdi, öğretmenlerinden övgüler alacaklardı, çatlak elleriyle anneleri üstlerini örtemese de, sarılacaklardı yorganlarına Aladağ’ın yalnız kızları ve gelecekl

Bağırmayın

Güneşin karalaması                                                                         "Hey Öğretmenim, sizi hayretle izlemekteyim! Kafamın ne kadar karışık olduğunu anlamadan bana bağırma, lütfen. Dünyayı anlamaya çalışmaktayım ve sizlerin bana yardımcı olacağınızı düşünmüştüm ama bana sürekli gürültü yaptığım için bağırmanızı veya verdiğiniz ödevlerinizi yapmak istemediğim için kızmanızı ve beni aşağılamanızı hak ettiğimi sanmıyorum. Henüz 10'lu yaşlarımdayım ama sanki dünyanın yükünü sırtlamışsınız omuzlarıma ve büyükmüş gibi yaşamamı istiyorsunuz benden. Çocukluğuma dokunmayın, oyunlarımı gelecek kaygısıyla çalmayın, bana bağırmayın!" Günlerimin izine düşmek istediğim önemli bir konu var sevgili arkadaşlarım. Kendi içinde yaşadığım sorunlar üzerine yazmayı pek sevmiyorum. Hele ki çocuklarımla ilgili konulardan bahsetmeyi hiç istemem ama bu durum sadece benim çocuklarımla ilgili değil. Kendi kızlarımdan yola çıkarak tanık olduğum, müdahale ettiğim ama b

Algı Yağmuru

Yarım kalmış kitaplara yeniden başladım. Dolduruyorum ceplerimi. Ne kadar çabuk boşalıyor insan oğlunun aklı bir bilseniz. Hızla algılarımıza girip çıkan ve dünyamızın ne hale geldiğini bile bize unutturan bir algı yağmurunun altında yaşamak zorunda olduğumuzun farkındamıyız dersiniz. Neyse bütün bunlar olup biterken bizden istenen tek şey anlıyormuş gibi yapmamız zaten. Sonra akşamları kanepelerimize uzanıp zengin ailelerin yaşadığı sorunları anlatan dizileri izleyip, kederlenmek ya da mutlu olmak vs., kız oğlanla barışmışsa veya küsmüş ise, bütün kurgusu bu olan yaratıcı diziler ekranına odaklanıp yok oluşumuzu inanılmaz esenlik duygusuyla çekirdek çıtlayarak eşlik etmek. Çok hoş boş bir yaşamın içinde döndürmek günlerimizi. Uslu çocuklar olup çok sıkılırsak eğer tartışma programlarının daimi taraflarının kapışmalarına gark olup öfkelerimizi kabartmakta başka bir seçeneğimiz ya da memleket ve dünya kurtarmak sevdasıyla uyuyup uyanınca insanların evlenmeleri üzerine kurgulanmış gerç