Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mağaramdan

Büyüyen yalnızlığımızdı. Hayat, çevremizden akıp giden kavgaların arasında ufak nefesler alarak sürmeye çalışıyor kendi yazgısını. Her birimiz kendi mağaralarımıza kapanmış ufak pencerelerimizden dünyada olup biteni izliyoruz. Kendi gözetleme kulelerimizden ara sıra ses veriyoruz parmaklarımızın ucundaki harflere dokunarak. Hepsi bu! Fazlası yok, çok biliyormuş gibi gevezelik yaptığıma bakmayın, bildiğim tek şey yaşamın yalnızlığım olduğu. Uyum sağlayamadığım koşturmaca dünyasında giderek daha fazla içime gömüldüğüm. Her şeyin anlamını yitirdiği tek uğraşın başarı ve kazanmak üzerine kurulduğu sanrılar dünyasına sabrediyorum sadece. Ölümü, nasıl olsa gelecek olan yok oluşumu beklerken var oluşumla oyalanıyorum işte.  Uçurtmalarımızı saldık gökyüzüne  Kuyruğuna tutunarak rüzgarın  Savrulmaktayız, öylesine.

Yağmur

hızlandı. usul usul başlamıştı halbuki. sakin, tül gibi, ince ince tozunu alıyordu İzmir'in. Umarım taşkın olmaz, kimsenin mağdur olmadığı, herkesin sadece keyif aldığı, sıcak çayını yudumlayarak pencereden dışarıyı izlediği bir yağmurlu gün olur. Güzelliklerden dahi korkar oldum son zamanlarda. Bu kadar iyi olmamam lazım derken yakalıyorum kendimi. Bu durum gerçek mi(?) diye soruyorum kendi kendime. Sonra boş ver diyorum geçer nasılsa. İyi olan her şey gibi fark ettirmeden geçer gider. Arkasından gelen dumanlı günlere küçük bir hazırlıktır bu mutlaka diyorum. Ah kulağımdaki sonsuz soruların sonsuz çengelleri. Hiç susmaz mısınız siz? Biliyorum bitmeyecek kederli günlerim kolay kolay.  Kendi çukurum da dibe dibe gömülüp kendi karanlığımın içinde yuvarlanmaya ve içimin kuytusuna kıvrılıp bir yerlerden belki buralardan sızdıra sızdıra bir yol bulur muyum umuduyla sağa sola bakına bakına dolaşıp duracağım. Neyse bazen böyle ağır geçen günler geçidinde sıkışıp kalmış olsam da yağ

Zaman Akar İken

Günlerin ardı ardına kovalandığı zamanlarda yetiştirmeye çalıştığımız tüm işler eksik tüm kazançlarımız yarım. Yarınsız sancılar içinde yanıyoruz durmadan. Yüz yıldır hiç bir yaramız sarılmadan durmadan kanayarak ve acımızı bal eyleyerek yaşamayı öğrenmiş bir millet olarak kavrulup duruyoruz işte kendi yağımızda ya da yangınımız da. Barış isteyenlerin akıbetinin belli olduğu coğrafyalarda yaşamak bir masaldan ibaret olsa gerek. Zamanın değişmeyen zembereğinde yine aynı afyonların uyuşturduğu zihinlerde küçük umutlarımız bile kalmadı. Hem haberiniz yok mu sizin, biz yaşamak yerine yaşama taklidi yaparak idare etmeyi öğrenerek büyürüz.   Bir ömür bir şeyler olmayı bekleriz. Olmaz ama beklemek üzerine methiyeler düzeriz sonra. Avunmayı ve kendi kendimize ninniler söylemeyi o kadar iyi beceririz ki, sormayın. Sokaklarda suratlarımız asıldı iyice, düğünlerimiz, bayramlarımız tükendi. Yaslarımıza yaslanıp, ağıtlarımıza sığınıp yüreğimizi soğutmaya çalışıyoruz. Yaşamaktan utanıyoruz art