Ana içeriğe atla

Zaman Akar İken

Günlerin ardı ardına kovalandığı zamanlarda yetiştirmeye çalıştığımız tüm işler eksik tüm kazançlarımız yarım. Yarınsız sancılar içinde yanıyoruz durmadan. Yüz yıldır hiç bir yaramız sarılmadan durmadan kanayarak ve acımızı bal eyleyerek yaşamayı öğrenmiş bir millet olarak kavrulup duruyoruz işte kendi yağımızda ya da yangınımız da. Barış isteyenlerin akıbetinin belli olduğu coğrafyalarda yaşamak bir masaldan ibaret olsa gerek. Zamanın değişmeyen zembereğinde yine aynı afyonların uyuşturduğu zihinlerde küçük umutlarımız bile kalmadı. Hem haberiniz yok mu sizin, biz yaşamak yerine yaşama taklidi yaparak idare etmeyi öğrenerek büyürüz. 
 Bir ömür bir şeyler olmayı bekleriz. Olmaz ama beklemek üzerine methiyeler düzeriz sonra. Avunmayı ve kendi kendimize ninniler söylemeyi o kadar iyi beceririz ki, sormayın. Sokaklarda suratlarımız asıldı iyice, düğünlerimiz, bayramlarımız tükendi. Yaslarımıza yaslanıp, ağıtlarımıza sığınıp yüreğimizi soğutmaya çalışıyoruz. Yaşamaktan utanıyoruz artık. Niye bizde ölmedik diye üzülüyoruz. Beni anlıyor musunuz? Barış isteyenlerin katledildiği coğrafyalarda anne olmak ne kadar zor bilir misiniz? Taze çiçeklerine, çocuklarına umut ve barış dolu bir dünya sevgisini, sevincini aktarmak  ve onlara kendilerini gerçekleştirebilmeleri için bir yolun mutlaka olduğunu söyleyebilmek mümkün mü? Zamanın içinde kendimizi bırakmış öylesine toslaya toslaya yaşıyor taklidi yapmaya devam ediyoruz yine. Sevgiyle...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Soma

 Bugün günlerden Soma'da 301 maden işçisinin ölümün ardından gerçekleşen ilk mahkeme günüydü. Adaletin yerine geleceğine dair şüphemiz olsa da olmasa da değişmeyecek tek bir şey var 301 can, baba, abi, kardeş, oğul geri gelmeyecek. Geride kalanların acıları da nesiller boyunca aktarılacak bir sızı olarak kalacak. Bundan sonrası için ne olacak bilemiyorum ama bundan öncesine bakmak bir çözüm önerisi olabilir diye düşünüyorum.   Ege Bölgesi medeniyetlerin başladığı çağlardan itibaren insanların yaşadığı bölgelerden biridir. Biz bunu Ege Yunan devletleri dönemi, Makedonyalı İskender Dönemi, Roma Dönemi, Bizans Dönemi, Türk Beylikleri Dönemi son olarak da Osmanlı Dönemi diye binlerce yıllık tarihi tanıklıkla görebiliriz. Tarih bize  kaleler, su kanalları, inanılmaz amfi tiyatrolar veya arkeolojik her türlü veriyle birlikte sunar bu zenginliği. Biz bu bölgede doğan ve büyüyen çocuklar olarak bu binlerce yıllık tarihin gölgesinde yaşarız.     Doğu medeniyetleriyle b...

Güçlü Kadınlar Klubü

Ölmek zorunda değilsiniz kadınlar! İzlediğiniz her kadına yönelik şiddet haberinin öznesinin yarın siz olmayacağınıza dair bir garantiniz var mı? Ne yazık ki yok! Siz kendiniz olarak var olmaya çalışmadıkça, ipleriniz hemde hayata bağlandığınız ipleriniz başkalarının elinde olmaya devam edecek. Siz varoluşunuzu sadece sevdiklerinize ve toplumun size giydirdiği tüm mecburiyetlere bağlamaya devam ettikçe, yaşamınız kendi elinizde olamayacak. Modern dünyada olduğunuz yanılgısına düşmenizi istemem, hala Nazım'ın dediği yerdeyiz: "...soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen..." diyen, dizesindeyiz. Bu yüzden bizleri kolayca öldürmeyi seçebiliyor tüm sevdiklerimiz. Biz ya onların malı ya da ancak yok ederek temizleyebilecekleri ellerinin kiri. Acı, biliyorum ama gerçek. İsimler değişse de kadın cinayetlerinin önlenemeyişi ve durmadan yükselişi sebebiyle daha çıplak ve çarpıcı bir şekilde kavga etmeliyiz bu öldüren zihniyetle. Yüzlerine vurmalıyız sahte kutsallıklarını. Sadece...

Afrika'da Umutlar ve Büyücüler

  İçimizin çölleri ve benzeri tantanalı cümlelerimi bir kenara bırakıp, "Umuda Yolculuğun" Akdeniz'de boğulması üzerine bir kaç kelam etmek istiyorum. Son bir hafta da yaklaşık bin kişi Akdeniz'in sularına gömüldü. Nedenleri üzerine ortalama bir entelektüel biraz tarih bilgisiyle birlikte bu konuda uzun uzun yazabilir. Sebepleri veya çözüm önerileri olanların hepsi önümüzdeki yüz yıl daha konuşmaya devam edecekler mutlaka. Akdeniz, Atlantik veya dünyanın tüm denizlerinde balık istifi batık olan Afrikalılar hiç konuşamayacaklar ve acılar üzerinden edebiyat üretmeye devam eden biz kalemşör ve şimdinin klavyeşörleri hiç susmayacaklar.   Bu gün Tanzanya'daki Albinolar hakkında bir haber izledim. Babası, Albino hastası olan oğlunu kampa bırakıp gidiyor. Çocuğun çığlıkları, kendini yere atıp ağlaması her terk edilen çocuğun verebileceği tepkiler gibiydi. Tanzanya'da Albinolu insanlar büyücülerin ellerinden kurtulmaya çalışıyorlarmış. Çünkü büyücüler onları öldürere...