İçimizin çölleri ve benzeri tantanalı cümlelerimi bir kenara bırakıp, "Umuda Yolculuğun" Akdeniz'de boğulması üzerine bir kaç kelam etmek istiyorum. Son bir hafta da yaklaşık bin kişi Akdeniz'in sularına gömüldü. Nedenleri üzerine ortalama bir entelektüel biraz tarih bilgisiyle birlikte bu konuda uzun uzun yazabilir. Sebepleri veya çözüm önerileri olanların hepsi önümüzdeki yüz yıl daha konuşmaya devam edecekler mutlaka. Akdeniz, Atlantik veya dünyanın tüm denizlerinde balık istifi batık olan Afrikalılar hiç konuşamayacaklar ve acılar üzerinden edebiyat üretmeye devam eden biz kalemşör ve şimdinin klavyeşörleri hiç susmayacaklar.
Bu gün Tanzanya'daki Albinolar hakkında bir haber izledim. Babası, Albino hastası olan oğlunu kampa bırakıp gidiyor. Çocuğun çığlıkları, kendini yere atıp ağlaması her terk edilen çocuğun verebileceği tepkiler gibiydi. Tanzanya'da Albinolu insanlar büyücülerin ellerinden kurtulmaya çalışıyorlarmış. Çünkü büyücüler onları öldürerek büyü malzemesi olarak kullanıyorlarmış. Pek çok Albinolu insan bu yüzden sakat kalmış ve öldürülmüş. Onları yüksek duvarların arkasındaki kamplara hapsederek hem Afrika güneşinin yakıcılığından hemde büyücülerin cinayetlerinden korumaya çalışıyorlar. Kampın yetkilisi bir kadın artık bu çağ dışı düşünceler yüzünden yaşadıkları vahşetten utandığını söylüyordu. Acaba utanması gereken asıl kişiler biz değil miyiz? Afrika'nın tüm zenginliklerini kendilerine sermaye yapanlar ve biz bu sermayenin her türlü nimetlerinden faydalananlar, diğerlerinin yoksulluğunda ve cahilliğinde en ufak dahi olsa etkisi olanlar utanmak aklınıza geliyor mu?
Akdeniz'de son bir haftada boğulan umutlara ya da büyücülerden korunmaya çalışılan Albinolara modern dünyanın büyük bir borcu var. Teknolojinin bizi sadece yalnızlaştıran ve kendi dünyalarımıza hapis eden çıkmazlarından biraz başımızı kaldırıp büyücülerin cehaletiyle uğraşmaya yarayacak işleri nasıl yaparız diye düşünsek nasıl olur? Bence hem yoksulluğun hem de umuda yolculukların boğulmadan devam edebilmesi için önce yaşam ve eğitim koşulları oluşturulmalı.
Bir cahil klavyeşör olarak anladığım tek şey Umutlar Boğuldu!
Bu gün Tanzanya'daki Albinolar hakkında bir haber izledim. Babası, Albino hastası olan oğlunu kampa bırakıp gidiyor. Çocuğun çığlıkları, kendini yere atıp ağlaması her terk edilen çocuğun verebileceği tepkiler gibiydi. Tanzanya'da Albinolu insanlar büyücülerin ellerinden kurtulmaya çalışıyorlarmış. Çünkü büyücüler onları öldürerek büyü malzemesi olarak kullanıyorlarmış. Pek çok Albinolu insan bu yüzden sakat kalmış ve öldürülmüş. Onları yüksek duvarların arkasındaki kamplara hapsederek hem Afrika güneşinin yakıcılığından hemde büyücülerin cinayetlerinden korumaya çalışıyorlar. Kampın yetkilisi bir kadın artık bu çağ dışı düşünceler yüzünden yaşadıkları vahşetten utandığını söylüyordu. Acaba utanması gereken asıl kişiler biz değil miyiz? Afrika'nın tüm zenginliklerini kendilerine sermaye yapanlar ve biz bu sermayenin her türlü nimetlerinden faydalananlar, diğerlerinin yoksulluğunda ve cahilliğinde en ufak dahi olsa etkisi olanlar utanmak aklınıza geliyor mu?
Akdeniz'de son bir haftada boğulan umutlara ya da büyücülerden korunmaya çalışılan Albinolara modern dünyanın büyük bir borcu var. Teknolojinin bizi sadece yalnızlaştıran ve kendi dünyalarımıza hapis eden çıkmazlarından biraz başımızı kaldırıp büyücülerin cehaletiyle uğraşmaya yarayacak işleri nasıl yaparız diye düşünsek nasıl olur? Bence hem yoksulluğun hem de umuda yolculukların boğulmadan devam edebilmesi için önce yaşam ve eğitim koşulları oluşturulmalı.
Bir cahil klavyeşör olarak anladığım tek şey Umutlar Boğuldu!
Yorumlar
Yorum Gönder