Ana içeriğe atla

İlerleyen Teknoloji ve Küçülen Dünyanın Karşılaşması



Dünya bizim köy! Klavye sultanlığı bile sona doğru giderken artık dokunmatik krallığıyla her anımız şip şak fotoğraf karelerinin ucuyla ekleniyor dünyaya. Dünya artık parmaklarımızın ucunda dönüyor sanki. Devletler bu durumu daha hızlı anlamalı ve bence insanlara uyum sağlamalı. Yoksa resim paylaşan ve durmadan bir diğeriyle çatışan bir insanlığa doğru evriliyoruz. Teknolojinin ve bu hızın geriye dönmesi imkansız olduğuna göre artık akılcı ve somut çözümler üretmesi gerekenler bir an önce işlerini yapmalı.
  On belki yirmi yıl öncesinden çok daha farklı bir dünyadayız. Biraz eskiyi hatırladığımız da görürüz ki haberdar olduğumuz şeylerin sayısı ne kadar azdı. Belki yaşadığımız mahalle veya sokak, şehir, ülke bunlardan ufak tefek haberimiz olabiliyordu ancak. Şimdi hem dünyanın zenginlikleri hem sefillikleri aynı manzaranın içinde insanların önüne çıkabiliyor. Eskiden annelerimiz bize komşunun oğlunu kızını örnek gösterirlerdi ya artık komşu kim? Bizde en fazla onları ya da arkadaşlarımızı kıskanırdık. Şimdi durum bu kadar da basit değil. 
  İnsanoğlunun en ilkel duygularından biri olan kıskançlığını önemsemeden dünyanın tüm zenginliklerini kendi yoksul yalnızlıklarından izleyenleri unutmamak zorundayız. Çünkü onların, karınları aç iken ve gelecekleri geçmişlerinden beter karanlık iken anlayışlı olmalarını beklemek mümkün değildir artık. Evet, hala onlara sadece seyirci kalabilirsiniz demek komik bir ahmaklıktan başka bir şey olmamalı. 
  Toplumsal eylemleri özellikle gençlerin dünyanın her bir yerinde baskılara ve haksızlığa karşı direnişlerini, yıkımlarını onları anlamadan çözebilecek hiç bir devlet gücü yok gibi görünüyor. Bu Libya, Çin  veya Amerika ve diğerleri hiç fark etmiyor. İktidarlar kendi çocukları tarafından taşlanırken onları yok ederek sorunlarını çözemezler. Anneler çocuklarını yaşatmak için artık, Baltimore'daki bir anne gibi tokatlayarak evlerine götürmek zorunda kalıyorlarsa kopuş büyük demektir. Birbirimizi anlamaya ve samimiyete daha fazla ihtiyacımız olduğu zamanlardayız. Bu yüzden bu küçük mavi köyde biraz daha fazla huzurla yaşamak için sevgi, barış ve anlayış üzerine daha fazla paylaşımlarda bulunmalıyız. Yaşlı dünyanın sakinleri sevgi ve özlemle selamlıyorum sizi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aladağ'lar Ana dolu

Soğuk bir kış gecesinde Aladağ’larda yanan kızlar benim kızlarımla aynı yaştaydılar. Evlerinden, analarından, babalarından uzakta yalnız yangınlar içinde biz yanmayalım da bir ülke olarak kimler yansın. Okumaya gönderilen kızlardı onlar, gelecekleri analarına, ninelerine benzemesin diye okullara giden yavrulardı. Amansız bir yarışa durmuş, gündüz okulda matematik, fen, sosyal bilgiler, İngilizce vb. derslerini görmüş, ödevlerini yapmış eve gidememiş, yurtta kalan 11-14 yaş aralığındaki canlarımızdı onlar. Birer körpe umuttular yeşeremeden yandılar, biz yanmayalım da kimler yana? Ah yokluk, yoksulluk ve yalnızlık ne büyük bir yangınsın sen ki bin yıllardır sönmedin. Küllerinden tutuşup tutuşup kavurmaktasın hala bizi. Uykularında olmaydılar halbuki şimdi, derin karanlığında değil ölümün. Belki yarın için ödevlerini bitirmişlerdi, öğretmenlerinden övgüler alacaklardı, çatlak elleriyle anneleri üstlerini örtemese de, sarılacaklardı yorganlarına Aladağ’ın yalnız kızları ve gelecekl

Bağırmayın

Güneşin karalaması                                                                         "Hey Öğretmenim, sizi hayretle izlemekteyim! Kafamın ne kadar karışık olduğunu anlamadan bana bağırma, lütfen. Dünyayı anlamaya çalışmaktayım ve sizlerin bana yardımcı olacağınızı düşünmüştüm ama bana sürekli gürültü yaptığım için bağırmanızı veya verdiğiniz ödevlerinizi yapmak istemediğim için kızmanızı ve beni aşağılamanızı hak ettiğimi sanmıyorum. Henüz 10'lu yaşlarımdayım ama sanki dünyanın yükünü sırtlamışsınız omuzlarıma ve büyükmüş gibi yaşamamı istiyorsunuz benden. Çocukluğuma dokunmayın, oyunlarımı gelecek kaygısıyla çalmayın, bana bağırmayın!" Günlerimin izine düşmek istediğim önemli bir konu var sevgili arkadaşlarım. Kendi içinde yaşadığım sorunlar üzerine yazmayı pek sevmiyorum. Hele ki çocuklarımla ilgili konulardan bahsetmeyi hiç istemem ama bu durum sadece benim çocuklarımla ilgili değil. Kendi kızlarımdan yola çıkarak tanık olduğum, müdahale ettiğim ama b

Algı Yağmuru

Yarım kalmış kitaplara yeniden başladım. Dolduruyorum ceplerimi. Ne kadar çabuk boşalıyor insan oğlunun aklı bir bilseniz. Hızla algılarımıza girip çıkan ve dünyamızın ne hale geldiğini bile bize unutturan bir algı yağmurunun altında yaşamak zorunda olduğumuzun farkındamıyız dersiniz. Neyse bütün bunlar olup biterken bizden istenen tek şey anlıyormuş gibi yapmamız zaten. Sonra akşamları kanepelerimize uzanıp zengin ailelerin yaşadığı sorunları anlatan dizileri izleyip, kederlenmek ya da mutlu olmak vs., kız oğlanla barışmışsa veya küsmüş ise, bütün kurgusu bu olan yaratıcı diziler ekranına odaklanıp yok oluşumuzu inanılmaz esenlik duygusuyla çekirdek çıtlayarak eşlik etmek. Çok hoş boş bir yaşamın içinde döndürmek günlerimizi. Uslu çocuklar olup çok sıkılırsak eğer tartışma programlarının daimi taraflarının kapışmalarına gark olup öfkelerimizi kabartmakta başka bir seçeneğimiz ya da memleket ve dünya kurtarmak sevdasıyla uyuyup uyanınca insanların evlenmeleri üzerine kurgulanmış gerç