Ana içeriğe atla

İnadına Umut

Renkler uçuşuyor baloncukların içinde. Hayata dair sesler dolanıyor küpeli kulaklarda. Bin bir tonda adımlar vuruluyor dünya pistinde insanlık adına. Yeşermeye çalışan tomurcukları kızıl nehirlere savurmaya çalışıyor birileri. İnadına umuttan yana açılıyor pencerem. Çünkü öldürmekle bitiremeyeceğiniz kadar kalabalığız. Terörün istediği gibi acılarla kıvranan değil renklerimizle kabaran, ışıldayan ve bayramlarımızı, şenliklerimizi, güzelliklerimizi, düğünlerimizi yeryüzü neşesiyle coşturan diri tohumlarımızla duruyoruz karanlığın karşısında. Öfkeniz hayatın diriliği karşısında zayıflayıp kendi karanlığınızda boğulsun. Yeryüzünde insanlık adına alınan nefesler ve renklerini yitirmeden BARIŞ hayaliyle var olmaya edenler olduğu müddetçe sizler ancak kendinizi yok edebilirsiniz.

Güzel günler içimizde. Bizi bekliyorlar, başımızı kaldırıp gökyüzünün sonsuz ufkuna doğru bakışlarımızı salmamızı bekliyorlar. Gece bile süsleriyle duruyor öylece üstümüzde. Bizim yıldızlarımı yoksa salt karanlığımı göreceğimiz içimizdeki dünyanın haline bağlıysa eğer mecburen renklerimizi parlatmamız lazım. Kalabalıklığımızı ve neşemizi tekrar büyütmemiz lazım. İnadına yaşama dört bir elle, saygıyla tutunmamız lazım ki teröre ve onun istediği iklime boyun eğmemiş olalım. Terörün vermek istediği mesajlara ortak olmazsak ( acı, kin, öfke, nefret vb.) onunla en büyük mücadeleyi yapmış olabiliriz ancak. Yok etmeyi veya yok olmasını dilediklerimizi değil var etmeyi ve var oluşların yüceliğini düşleyebilir ve adımlarımızı aydınlığa doğru atabilirsek ancak BARIŞ’ı var edebiliriz.
Anneler bilir bebekleri yeni doğduklarında sanki onlarda yeniden doğmuş gibi hayatı algılamaya başlarlar. Onlarla bütünleşirler. Uykuları bebekleriyle beraber uyurlar, onun yüzündeki her bir kıpırtı bütün evrenlerini kaplar, masumiyetin mırıltıları içinde kaybolup giderler. Onlar için her daim her şeyin en iyisini, güzelini isterler ve yapmaya çalışırlar bu aynı zamanda kendi var oluşlarının da farkına varmalarını sağlar. Ben kendi adıma çocuklarım ve bütün çocuklar için sevgi dolu BARIŞ içinde bir dünyanın var edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Geç değil, imkansız değil, birilerinin böyle düşlerde kurması gerekiyor şimdilik sadece. Gecede yıldızları görmeden sadece karanlığın kör edici perdesiyle uğraşmayı bırakıp her birimiz BARIŞ için ne yapabileceğimizi düşünüp birbirimize gülümsemeyi unutmazsak yol alabiliriz diye düşünüyorum. Sevgiyle kalın!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bağırmayın

Güneşin karalaması                                                                         "Hey Öğretmenim, sizi hayretle izlemekteyim! Kafamın ne kadar karışık olduğunu anlamadan bana bağırma, lütfen. Dünyayı anlamaya çalışmaktayım ve sizlerin bana yardımcı olacağınızı düşünmüştüm ama bana sürekli gürültü yaptığım için bağırmanızı veya verdiğiniz ödevlerinizi yapmak istemediğim için kızmanızı ve beni aşağılamanızı hak ettiğimi sanmıyorum. Henüz 10'lu yaşlarımdayım ama sanki dünyanın yükünü sırtlamışsınız omuzlarıma ve büyükmüş gibi yaşamamı istiyorsunuz benden. Çocukluğuma dokunmayın, oyunlarımı gelecek kaygısıyla çalmayın, bana bağırmayın!" Günlerimin izine düşmek istediğim önemli bir konu var sevgili arkadaşlarım. Kendi içinde yaşadığım sorunlar üzerine yazmayı pek sevmiyorum. Hele ki çocuklarımla ilgili konulardan bahsetmeyi hiç istemem ama bu durum sadece benim çocuklarımla ilgili değil. Kendi kızlarımdan yola çıkarak tanık olduğum, müdahale ettiğim ama b

Aladağ'lar Ana dolu

Soğuk bir kış gecesinde Aladağ’larda yanan kızlar benim kızlarımla aynı yaştaydılar. Evlerinden, analarından, babalarından uzakta yalnız yangınlar içinde biz yanmayalım da bir ülke olarak kimler yansın. Okumaya gönderilen kızlardı onlar, gelecekleri analarına, ninelerine benzemesin diye okullara giden yavrulardı. Amansız bir yarışa durmuş, gündüz okulda matematik, fen, sosyal bilgiler, İngilizce vb. derslerini görmüş, ödevlerini yapmış eve gidememiş, yurtta kalan 11-14 yaş aralığındaki canlarımızdı onlar. Birer körpe umuttular yeşeremeden yandılar, biz yanmayalım da kimler yana? Ah yokluk, yoksulluk ve yalnızlık ne büyük bir yangınsın sen ki bin yıllardır sönmedin. Küllerinden tutuşup tutuşup kavurmaktasın hala bizi. Uykularında olmaydılar halbuki şimdi, derin karanlığında değil ölümün. Belki yarın için ödevlerini bitirmişlerdi, öğretmenlerinden övgüler alacaklardı, çatlak elleriyle anneleri üstlerini örtemese de, sarılacaklardı yorganlarına Aladağ’ın yalnız kızları ve gelecekl

Kalbimizin Efendi Abisi

Hafızamızın samimi yüzü. Abi gülüşü, yürüyüşü, şefkati. Yoksulluğun, sabırla çalışan ve yaşayan insanlarının, hikayelerinin filmini yapmış olan adam. Her yalnızlışlaştığımızda, ağırlaştığımızda dünya yükleriyle onun filmlerini izleyip yeniden ayağa kalktık hep. Çocukluğumuzun neşeli, efendi abileri göçmüşsünüz güya nereye, mümkün mü bunca insanın hafızasında gülüşünde, bakışında, yürüyüşünde kalmışken. Kaşlarınızın altından, boynunuz bükük bakarken beyaz perdeye hep özlenen  samimi gülüşlerin içinde yer alacaksınız. Siz bir toplumun görünmeyen yüzlerinin hüznünü, neşesini, emeğini, mücadelesini, sabrını astınız hayal perdesi penceresine. Kusura bakmayın ama ölemezsiniz.