Ana içeriğe atla

Kuklacıya Korkular

 Korkularımızla bağlanıyoruz kuklacının iplerine. Bir kaç ipe bağlayıp kaygılarımızı her türlü araçlarını kullanarak rahatlıkla oynatabiliyorlar kuklalarını. Basitçe önümüze bir sürü kaygı seriyorlar önce. Bir kaçı çoğumuzu kendine çekiyor zaten. Bunlardan özellikle en temel insanlık kaygımız olan "Güvende olmak" arayışımız en sağlam iplerden biri oluyor. Her zaman bizi yok etmeye çalışan büyük ve gizli güçler hazırdırlar, korkularımızı kabartmak için. Kolayca teslim oluruz onların oyunlarına. Yaşamı kontrol eden temel insani özellikler durmadan saldırı altında.Tüm güzellikleri ve yaşamı anlamlı kılmaya yönelik değerleri hiçleştirmenin en kolay yolu, büyük sorunlarla boğuşmaya terk etmektir insanları belki de. Bu yüzden bitmeyen hayat kavgaları içinde durmadan debelenip duruyoruz. Kimseye bulaşmadan yaşama çabamız, kimse tarafından etiketlenmeden özgürlüğümüzü yaşayabilme şansımız yok gibi. Bu durumda görünür olmak yerine, perdelerin her türlü kapatıcılığı arkasına saklanarak sadece nefes alıp, uyuyup, yemek yiyerek var olmaya çalışmak, tarihin insanlığa armağan ettiği asıl veba bence.
   Korkularımıza tutunarak özgürleşmek mümkün olmayacağına göre, insanca değerlerle beraber yaşayabilmek için daha yüksek sesle şarkılarımızı söyleye biliriz. Bir Karacaoğlan haykırışıyla oynayabiliriz kuklacılarımızla.
                                                  Karacaoğlan der ki kondum göçülmez
                                                  Acıdır ecel şerbeti içilmez
                                                  Üç derdim var birbirinden seçilmez
                                                  Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aladağ'lar Ana dolu

Soğuk bir kış gecesinde Aladağ’larda yanan kızlar benim kızlarımla aynı yaştaydılar. Evlerinden, analarından, babalarından uzakta yalnız yangınlar içinde biz yanmayalım da bir ülke olarak kimler yansın. Okumaya gönderilen kızlardı onlar, gelecekleri analarına, ninelerine benzemesin diye okullara giden yavrulardı. Amansız bir yarışa durmuş, gündüz okulda matematik, fen, sosyal bilgiler, İngilizce vb. derslerini görmüş, ödevlerini yapmış eve gidememiş, yurtta kalan 11-14 yaş aralığındaki canlarımızdı onlar. Birer körpe umuttular yeşeremeden yandılar, biz yanmayalım da kimler yana? Ah yokluk, yoksulluk ve yalnızlık ne büyük bir yangınsın sen ki bin yıllardır sönmedin. Küllerinden tutuşup tutuşup kavurmaktasın hala bizi. Uykularında olmaydılar halbuki şimdi, derin karanlığında değil ölümün. Belki yarın için ödevlerini bitirmişlerdi, öğretmenlerinden övgüler alacaklardı, çatlak elleriyle anneleri üstlerini örtemese de, sarılacaklardı yorganlarına Aladağ’ın yalnız kızları ve gelecekl...

Körleşme

Düşüncelerim, duygularım fazlasıyla dalgalı bu günlerde. Aslında istediğim rahatlıkta ve özgürlükte yazamıyorum. Açıkçası, korkuyorum deyip susuyorum. Çünkü ülkemde insanların neler yaşadıklarını çok iyi biliyorum. Geçmişte, 80 döneminde bir toplumun üstünden geçen silindirin çekingenliğini yaşıyorum hala. İnsanların, en yakınlarımızın nasıl işkence tezgahlarından geçtiğini dinliyerek büyüyen çocuklardık biz. Darbelerin darma duman ettiği hayatlardık. Zorla yaşama tutunmayı başarmışken, şimdi yeniden özgürce tüm düşüncelerimizi paylaşıp yeniden kaybetmekten ve kaybolmaktan korkuyorum. Sadece kafamın neden bu kadar karışık olduğunu anlatmak istiyorum ve bu kadarıyla yetiniyorum. Gündemimiz seçim, yoksulluk, hepsinin dışında koca bir yumak haline gelmiş sorunlara durmadan eklenen yenileri. Sadece üzülüyorum, bu kadar kaba bu kadar hakaretlerle dolu geçen seçim dönemlerini yaşamak zorunda kaldığımız için. Hiç kimsenin yandaşı ve taraftarı değilim. Keşke birileri de sadece kibarlığı...

Soma

 Bugün günlerden Soma'da 301 maden işçisinin ölümün ardından gerçekleşen ilk mahkeme günüydü. Adaletin yerine geleceğine dair şüphemiz olsa da olmasa da değişmeyecek tek bir şey var 301 can, baba, abi, kardeş, oğul geri gelmeyecek. Geride kalanların acıları da nesiller boyunca aktarılacak bir sızı olarak kalacak. Bundan sonrası için ne olacak bilemiyorum ama bundan öncesine bakmak bir çözüm önerisi olabilir diye düşünüyorum.   Ege Bölgesi medeniyetlerin başladığı çağlardan itibaren insanların yaşadığı bölgelerden biridir. Biz bunu Ege Yunan devletleri dönemi, Makedonyalı İskender Dönemi, Roma Dönemi, Bizans Dönemi, Türk Beylikleri Dönemi son olarak da Osmanlı Dönemi diye binlerce yıllık tarihi tanıklıkla görebiliriz. Tarih bize  kaleler, su kanalları, inanılmaz amfi tiyatrolar veya arkeolojik her türlü veriyle birlikte sunar bu zenginliği. Biz bu bölgede doğan ve büyüyen çocuklar olarak bu binlerce yıllık tarihin gölgesinde yaşarız.     Doğu medeniyetleriyle b...