Hafızamızın samimi yüzü. Abi gülüşü, yürüyüşü, şefkati. Yoksulluğun, sabırla çalışan ve yaşayan insanlarının, hikayelerinin filmini yapmış olan adam. Her yalnızlışlaştığımızda, ağırlaştığımızda dünya yükleriyle onun filmlerini izleyip yeniden ayağa kalktık hep. Çocukluğumuzun neşeli, efendi abileri göçmüşsünüz güya nereye, mümkün mü bunca insanın hafızasında gülüşünde, bakışında, yürüyüşünde kalmışken. Kaşlarınızın altından, boynunuz bükük bakarken beyaz perdeye hep özlenen samimi gülüşlerin içinde yer alacaksınız. Siz bir toplumun görünmeyen yüzlerinin hüznünü, neşesini, emeğini, mücadelesini, sabrını astınız hayal perdesi penceresine. Kusura bakmayın ama ölemezsiniz.
Soğuk bir kış gecesinde Aladağ’larda yanan kızlar benim kızlarımla aynı yaştaydılar. Evlerinden, analarından, babalarından uzakta yalnız yangınlar içinde biz yanmayalım da bir ülke olarak kimler yansın. Okumaya gönderilen kızlardı onlar, gelecekleri analarına, ninelerine benzemesin diye okullara giden yavrulardı. Amansız bir yarışa durmuş, gündüz okulda matematik, fen, sosyal bilgiler, İngilizce vb. derslerini görmüş, ödevlerini yapmış eve gidememiş, yurtta kalan 11-14 yaş aralığındaki canlarımızdı onlar. Birer körpe umuttular yeşeremeden yandılar, biz yanmayalım da kimler yana? Ah yokluk, yoksulluk ve yalnızlık ne büyük bir yangınsın sen ki bin yıllardır sönmedin. Küllerinden tutuşup tutuşup kavurmaktasın hala bizi. Uykularında olmaydılar halbuki şimdi, derin karanlığında değil ölümün. Belki yarın için ödevlerini bitirmişlerdi, öğretmenlerinden övgüler alacaklardı, çatlak elleriyle anneleri üstlerini örtemese de, sarılacaklardı yorganlarına Aladağ’ın yalnız kızları ve gelecekl...
Yorumlar
Yorum Gönder