Ana içeriğe atla

Hayal Perdesi


 Zaman gerçekten sandığımız kadar hızlı mı akıyor? Biz yaşlı dünyanın genç insanları, ilk kez yaşadığımızı sandığımız tüm günler kimin yenisi biliyor muyuz? Elbette biliyoruz, bizim yenimiz, öyle mi?
  Ardımızda koca bir tarih eminim kıs kıs gülüyordur bize, aramıza hoş geldiniz diye. Öyle geniş zamanların döngüsünün içinde kendimizi biricik sanan bilgeliğimizle, her bir günümüzü öylesine bir ezberden doğuruyoruz ki, farkına varmamız bile imkansız gibi. Şimdi yeni bir hikaye anlatacağım diye başlayan masalcı, dilsiz ormanların kuytusunda birbirini bulan aşıkların karşılaşma anını anlatıyor. Ne ilginç değil mi? Sonra bir başkası, devlerle cücelerin savaşında, devlerin cücelerin zekasıyla baş edemeyip tam yenilecekleri anda kara talihin pençesinden kurtulamayan zavallı cücelerin devlerin son bir hamlesiyle nasıl yenildiğini anlatıyor.  Direnmeniz fayda etmez nasılsa yenileceksiniz(!), der gibi. Ardından birdenbire başka hayal perdeleri iniveriyor gözlerimizin önüne.  Döne döne  maceraperest bir aşık, tüm savaşlarını kazanıp geri döndüğünde tüm sevdiklerinin öldüğünü görüyor. Ne yazık, kahramanımız kazansa da kaybediyor. Bir başka hikaye hayal perdesinde zavallı aşıklar birbirlerine kavuşabilmek için tüm iyi niyetleriyle bir dünya dolusu insanı yok ediyorlar.
  Tarihin aynası çatlıyor bir zaman zaman içinde. Biz anlıyoruz ki o anlarda, aslında ezberlerimiz imiş bizi var eden. Belki birileri gelir ve unutur her birimizi. Kardeşlik akdini imzalar ve yok etmeden var olmanın tatlı sarhoşluğunu yaşar. Hayal perdesi bu ya, her kim bir düşünü asarsa gerçek olur belki!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aladağ'lar Ana dolu

Soğuk bir kış gecesinde Aladağ’larda yanan kızlar benim kızlarımla aynı yaştaydılar. Evlerinden, analarından, babalarından uzakta yalnız yangınlar içinde biz yanmayalım da bir ülke olarak kimler yansın. Okumaya gönderilen kızlardı onlar, gelecekleri analarına, ninelerine benzemesin diye okullara giden yavrulardı. Amansız bir yarışa durmuş, gündüz okulda matematik, fen, sosyal bilgiler, İngilizce vb. derslerini görmüş, ödevlerini yapmış eve gidememiş, yurtta kalan 11-14 yaş aralığındaki canlarımızdı onlar. Birer körpe umuttular yeşeremeden yandılar, biz yanmayalım da kimler yana? Ah yokluk, yoksulluk ve yalnızlık ne büyük bir yangınsın sen ki bin yıllardır sönmedin. Küllerinden tutuşup tutuşup kavurmaktasın hala bizi. Uykularında olmaydılar halbuki şimdi, derin karanlığında değil ölümün. Belki yarın için ödevlerini bitirmişlerdi, öğretmenlerinden övgüler alacaklardı, çatlak elleriyle anneleri üstlerini örtemese de, sarılacaklardı yorganlarına Aladağ’ın yalnız kızları ve gelecekl

Bağırmayın

Güneşin karalaması                                                                         "Hey Öğretmenim, sizi hayretle izlemekteyim! Kafamın ne kadar karışık olduğunu anlamadan bana bağırma, lütfen. Dünyayı anlamaya çalışmaktayım ve sizlerin bana yardımcı olacağınızı düşünmüştüm ama bana sürekli gürültü yaptığım için bağırmanızı veya verdiğiniz ödevlerinizi yapmak istemediğim için kızmanızı ve beni aşağılamanızı hak ettiğimi sanmıyorum. Henüz 10'lu yaşlarımdayım ama sanki dünyanın yükünü sırtlamışsınız omuzlarıma ve büyükmüş gibi yaşamamı istiyorsunuz benden. Çocukluğuma dokunmayın, oyunlarımı gelecek kaygısıyla çalmayın, bana bağırmayın!" Günlerimin izine düşmek istediğim önemli bir konu var sevgili arkadaşlarım. Kendi içinde yaşadığım sorunlar üzerine yazmayı pek sevmiyorum. Hele ki çocuklarımla ilgili konulardan bahsetmeyi hiç istemem ama bu durum sadece benim çocuklarımla ilgili değil. Kendi kızlarımdan yola çıkarak tanık olduğum, müdahale ettiğim ama b

Algı Yağmuru

Yarım kalmış kitaplara yeniden başladım. Dolduruyorum ceplerimi. Ne kadar çabuk boşalıyor insan oğlunun aklı bir bilseniz. Hızla algılarımıza girip çıkan ve dünyamızın ne hale geldiğini bile bize unutturan bir algı yağmurunun altında yaşamak zorunda olduğumuzun farkındamıyız dersiniz. Neyse bütün bunlar olup biterken bizden istenen tek şey anlıyormuş gibi yapmamız zaten. Sonra akşamları kanepelerimize uzanıp zengin ailelerin yaşadığı sorunları anlatan dizileri izleyip, kederlenmek ya da mutlu olmak vs., kız oğlanla barışmışsa veya küsmüş ise, bütün kurgusu bu olan yaratıcı diziler ekranına odaklanıp yok oluşumuzu inanılmaz esenlik duygusuyla çekirdek çıtlayarak eşlik etmek. Çok hoş boş bir yaşamın içinde döndürmek günlerimizi. Uslu çocuklar olup çok sıkılırsak eğer tartışma programlarının daimi taraflarının kapışmalarına gark olup öfkelerimizi kabartmakta başka bir seçeneğimiz ya da memleket ve dünya kurtarmak sevdasıyla uyuyup uyanınca insanların evlenmeleri üzerine kurgulanmış gerç