Ana içeriğe atla

Çağ Dönümü-2

İnternet ve Çocuklar
Teknoloji biz insanların ona uyum sağlamasını beklemedi hiç bir zaman ve hiç bir zamanda beklemeyecek. Biz kendimizi,sevdiklerimizi,çocuklarımızı nasıl bu hızla dönen dünyanın kasırgalarından koruyabiliriz? Kaçacağımız ve saklanacağımız bir yer yok. Başka bir dünya da yok. Bu hızlı iletişim yağmurunun altında yaşamak zorunda olduğumuz kaçınılmaz bir gerçek. Bütün bunları kabul ederek insan olmaya çalışmak ve incitmeden çocuklarımızı büyütebilmek çok zor. Pek çok arkadaşımın düğünlerini, bebeklerini facebooktan takip ettiğimiz bir çağda çocukları sosyal medyanın sınırsız alanıyla baş başa bırakıp buralarda büyütüyoruz artık. Çocuklarımız bu sınırsız dünyanın karşısında tek başına. Her an küçük dünyalarına sızabilecek her türlü kirli dünyaların tacizine açık ve savunmasız haldeler. Çoğu çocuk yaşlarını büyüterek sosyal medyayı kullanıyorlar. Karşılarındaki kişilerin kim olduklarını bilmeleri veya onları yönetebilmeleri mümkün değil. Anne-baba denetimi de bu alanda pek mümkün gözükmüyor. Çünkü çocuklar farklı hesaplarla kendi sosyal medyalarını oluşturup ebeveynlerinin haberi olmadan bu alanlarda var oluyorlar. Bu onları erken yaşlarda tacize açık hale getirebiliyor. Sonuçta daha çok şiddete eğilimli bir nesil yetişmeye başlıyor. Anne-babalar bu konuda yalnız ve bizim gibi ülkelerde pek çoğu teknolojiye yabancı. Çocuklarıyla aralarındaki kopukluk bu yüzden çok daha fazla. İstesek de istemesek de korkunç bir küfür dili şimdiden oluşmuş olan bir nesil geleceğin toplumunu oluşturmaya hazırlanıyor. Bu ürkütücü girdap galiba geleceğin çıkmazı olarak hepimizi içine çekecek. 
Tarih hiç bir zaman bu kadar hızlı çağıldamamıştı, hiç bir zaman bu kadar hızlı akmamıştı belki de. Şimdi neyle karşı karşıya olduğumuzu anlamamız ve nasıl bir çözüm oluşturacağımızı bilememiz bu yüzden olmalı. Hepimiz suyun akışına teslim olmuş ve sadece gidiyoruz. Geçmişten bu güne sızan insaniyet ışıklarından başka çıkış yolumuz olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bugünlerde dünya insanları daha fazla çatışmacı ve yıkıcı. İnsan olmaya dair, barışa dengeye, uyuma dair söylemler ve öğretiler geçmişin bilge insanlarının bıraktığı yapıtlarda bulunabiliyor ancak. Hem kendimiz hemde tüm sevdiklierimiz için gözlerimizi birbirimizin gözlerine dikmeliyiz daha fazla. Yargılamadan çocuklarımızla iletişim halinde kalabilmeliyiz. Bilgeliğin diliyle ve şefkatle kucaklaşa bilmeliyiz. Dostça kalın, hoş kalın!   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aladağ'lar Ana dolu

Soğuk bir kış gecesinde Aladağ’larda yanan kızlar benim kızlarımla aynı yaştaydılar. Evlerinden, analarından, babalarından uzakta yalnız yangınlar içinde biz yanmayalım da bir ülke olarak kimler yansın. Okumaya gönderilen kızlardı onlar, gelecekleri analarına, ninelerine benzemesin diye okullara giden yavrulardı. Amansız bir yarışa durmuş, gündüz okulda matematik, fen, sosyal bilgiler, İngilizce vb. derslerini görmüş, ödevlerini yapmış eve gidememiş, yurtta kalan 11-14 yaş aralığındaki canlarımızdı onlar. Birer körpe umuttular yeşeremeden yandılar, biz yanmayalım da kimler yana? Ah yokluk, yoksulluk ve yalnızlık ne büyük bir yangınsın sen ki bin yıllardır sönmedin. Küllerinden tutuşup tutuşup kavurmaktasın hala bizi. Uykularında olmaydılar halbuki şimdi, derin karanlığında değil ölümün. Belki yarın için ödevlerini bitirmişlerdi, öğretmenlerinden övgüler alacaklardı, çatlak elleriyle anneleri üstlerini örtemese de, sarılacaklardı yorganlarına Aladağ’ın yalnız kızları ve gelecekl...

Körleşme

Düşüncelerim, duygularım fazlasıyla dalgalı bu günlerde. Aslında istediğim rahatlıkta ve özgürlükte yazamıyorum. Açıkçası, korkuyorum deyip susuyorum. Çünkü ülkemde insanların neler yaşadıklarını çok iyi biliyorum. Geçmişte, 80 döneminde bir toplumun üstünden geçen silindirin çekingenliğini yaşıyorum hala. İnsanların, en yakınlarımızın nasıl işkence tezgahlarından geçtiğini dinliyerek büyüyen çocuklardık biz. Darbelerin darma duman ettiği hayatlardık. Zorla yaşama tutunmayı başarmışken, şimdi yeniden özgürce tüm düşüncelerimizi paylaşıp yeniden kaybetmekten ve kaybolmaktan korkuyorum. Sadece kafamın neden bu kadar karışık olduğunu anlatmak istiyorum ve bu kadarıyla yetiniyorum. Gündemimiz seçim, yoksulluk, hepsinin dışında koca bir yumak haline gelmiş sorunlara durmadan eklenen yenileri. Sadece üzülüyorum, bu kadar kaba bu kadar hakaretlerle dolu geçen seçim dönemlerini yaşamak zorunda kaldığımız için. Hiç kimsenin yandaşı ve taraftarı değilim. Keşke birileri de sadece kibarlığı...

Bağırmayın

Güneşin karalaması                                                                         "Hey Öğretmenim, sizi hayretle izlemekteyim! Kafamın ne kadar karışık olduğunu anlamadan bana bağırma, lütfen. Dünyayı anlamaya çalışmaktayım ve sizlerin bana yardımcı olacağınızı düşünmüştüm ama bana sürekli gürültü yaptığım için bağırmanızı veya verdiğiniz ödevlerinizi yapmak istemediğim için kızmanızı ve beni aşağılamanızı hak ettiğimi sanmıyorum. Henüz 10'lu yaşlarımdayım ama sanki dünyanın yükünü sırtlamışsınız omuzlarıma ve büyükmüş gibi yaşamamı istiyorsunuz benden. Çocukluğuma dokunmayın, oyunlarımı gelecek kaygısıyla çalmayın, bana bağırmayın!" Günlerimin izine düşmek istediğim önemli bir konu var sevgili arkadaşlarım. Kendi içinde yaşadığım sorunlar üzerine yazmayı pek sevmiyorum. Hele ki çocuklarım...