Ana içeriğe atla

Çağ Dönümü-1

Günümüzde iyi birer ebeveyn olabilmek gittikçe zorlaşıyor. Otuz yıl öncesinin dünyası ve çocukluğuyla şimdiki arasında inanılmaz derecede büyük bir değişim var. Çağ dönümündeyiz gibi geliyor bana. Bu durum varlığımızın en güzel hediyesi çocuklarımızla aramızda normalden daha fazla bir uçurum olmasına sebep olabilir. Bu yüzden yaklaşık otuz yıl öncesinin çocukları olarak biz, bu günün ebeveynleri daha uyanık olmak zorundayız. Büyüdükçe bize yabancılaşan ve yalnızlaşan çocuklar istemiyorsak onların dünyasını anlamak ve takip etmek bence aramızdaki iletişimi koparmamak adına atabileceğimiz ilk adım.

Öncelikle onların hayatlarını yönetemeyeceğimizi kabul etmek gerekiyor. Bizim için büyük otorite olan baba figürü ve gelenekselliği taşıyan dayatmacı anne figürü artık yok. Kadın erkek ilişkilerinin değişimi, ekonomik ve sosyal değerlerin farklılaşmasının doğal sonucu olarak, tüm geleneksel otorite ilişkilerini yıkmış durumda. Bu özgürlük algısıyla yönetilen boşluğu he türlü kirli pazarı içinde barındıran terör örgütleri ya da uyuşturucu çöplüğü dolduruyor. Biz iyi okullarda iyi eğitim alan başarılı çocuklarımızın bile hala akıllarının bu tuzaklardan hangisine ne zaman kayabileceğini bilemez durumdayız. Onlar yaşlarının ve hazır bulunuşluk evrelerinin gerektiği gibi kendi doğal süreçlerini yaşarken, güvendikleri iyi rehberlere ihtiyaçları var. Bu devletlerin ağır değişen yapısal eğitim politikalarına teslim olunacak bir dönem değil. Çünkü yönetimler artık gürül gürül akan hayatın oldukça gerisindeler ve kendi hantallıkları içinde bir kısır döngüye teslim olmuş durumdalar. İşte tamda bu yüzden bu çağda dünyaya çocuk getirdiysek uyanık olmak zorundayız. Yoksa dünyadaki kayıp hayatlar çöplüğünü beslemekten başka bir iş yapmamış olacağız. 
Ağır ekonomik bunalımlar altında ezilen dünya insanlarının pek azı bu yıkıcı durumun farkında. Biz faturalarımızın altında ezilirken, çocuklarımızın karnını doyurup, giydirip ve sunulan eğitimler içinde kendi koşullarımıza göre en iyisini almaları çabası içindeyken unuttuğumuz terk bir şey var o da ruh!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Güçlü Kadınlar Klubü

Ölmek zorunda değilsiniz kadınlar! İzlediğiniz her kadına yönelik şiddet haberinin öznesinin yarın siz olmayacağınıza dair bir garantiniz var mı? Ne yazık ki yok! Siz kendiniz olarak var olmaya çalışmadıkça, ipleriniz hemde hayata bağlandığınız ipleriniz başkalarının elinde olmaya devam edecek. Siz varoluşunuzu sadece sevdiklerinize ve toplumun size giydirdiği tüm mecburiyetlere bağlamaya devam ettikçe, yaşamınız kendi elinizde olamayacak. Modern dünyada olduğunuz yanılgısına düşmenizi istemem, hala Nazım'ın dediği yerdeyiz: "...soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen..." diyen, dizesindeyiz. Bu yüzden bizleri kolayca öldürmeyi seçebiliyor tüm sevdiklerimiz. Biz ya onların malı ya da ancak yok ederek temizleyebilecekleri ellerinin kiri. Acı, biliyorum ama gerçek. İsimler değişse de kadın cinayetlerinin önlenemeyişi ve durmadan yükselişi sebebiyle daha çıplak ve çarpıcı bir şekilde kavga etmeliyiz bu öldüren zihniyetle. Yüzlerine vurmalıyız sahte kutsallıklarını. Sadece...

Soma

 Bugün günlerden Soma'da 301 maden işçisinin ölümün ardından gerçekleşen ilk mahkeme günüydü. Adaletin yerine geleceğine dair şüphemiz olsa da olmasa da değişmeyecek tek bir şey var 301 can, baba, abi, kardeş, oğul geri gelmeyecek. Geride kalanların acıları da nesiller boyunca aktarılacak bir sızı olarak kalacak. Bundan sonrası için ne olacak bilemiyorum ama bundan öncesine bakmak bir çözüm önerisi olabilir diye düşünüyorum.   Ege Bölgesi medeniyetlerin başladığı çağlardan itibaren insanların yaşadığı bölgelerden biridir. Biz bunu Ege Yunan devletleri dönemi, Makedonyalı İskender Dönemi, Roma Dönemi, Bizans Dönemi, Türk Beylikleri Dönemi son olarak da Osmanlı Dönemi diye binlerce yıllık tarihi tanıklıkla görebiliriz. Tarih bize  kaleler, su kanalları, inanılmaz amfi tiyatrolar veya arkeolojik her türlü veriyle birlikte sunar bu zenginliği. Biz bu bölgede doğan ve büyüyen çocuklar olarak bu binlerce yıllık tarihin gölgesinde yaşarız.     Doğu medeniyetleriyle b...

Aladağ'lar Ana dolu

Soğuk bir kış gecesinde Aladağ’larda yanan kızlar benim kızlarımla aynı yaştaydılar. Evlerinden, analarından, babalarından uzakta yalnız yangınlar içinde biz yanmayalım da bir ülke olarak kimler yansın. Okumaya gönderilen kızlardı onlar, gelecekleri analarına, ninelerine benzemesin diye okullara giden yavrulardı. Amansız bir yarışa durmuş, gündüz okulda matematik, fen, sosyal bilgiler, İngilizce vb. derslerini görmüş, ödevlerini yapmış eve gidememiş, yurtta kalan 11-14 yaş aralığındaki canlarımızdı onlar. Birer körpe umuttular yeşeremeden yandılar, biz yanmayalım da kimler yana? Ah yokluk, yoksulluk ve yalnızlık ne büyük bir yangınsın sen ki bin yıllardır sönmedin. Küllerinden tutuşup tutuşup kavurmaktasın hala bizi. Uykularında olmaydılar halbuki şimdi, derin karanlığında değil ölümün. Belki yarın için ödevlerini bitirmişlerdi, öğretmenlerinden övgüler alacaklardı, çatlak elleriyle anneleri üstlerini örtemese de, sarılacaklardı yorganlarına Aladağ’ın yalnız kızları ve gelecekl...